Çocuklar Kendilerine Başka Babalar Aramasın
07 Mayis 2015 16:48:55
Dün Babalar Günü idi
Anneler Gününde olduğu gibi, bu gün de babalarımızı armağanlara boğduk. Kuşku yok ki en güzel armağan sevgi dolu bakışla yaklaşmamız, el öpüp kucaklaşmamızdı onlarla.
Anneler Gününde olduğu gibi yılın bir günü değil her günü babalı olsun diyorum gene. Ne var ki, bunun olanağı yok hemen hemen. Babalar günümüzün ekonomik koşullarında ne yazık ki, bu olanağı-isteseler de bulamıyorlar.
Çocukları olarak bunun ayırdında olalım; bu bir.
5. Bartın Kitap Fuarında öyküçü dost Neşe Karel, Mapushane Önünde Üç Çınar Ağaç adlı öyküsünü okumuştu öykü saati izlencesinde. Kalemine o şiirsel dilini ve içtenli sesini de katarak, öykünün sonunu şöyle bağladıydı: Umarım çocuklar, kendilerine başka babalar aramazlar.
Hepimizin yüreğini burkmuştu bu söz.
O günden beri, televizyon kanallarında ne zaman çocuklarla ilgili haber ve görüntülere rastlasam usuma yeniden kazınıyor o balyoz gibi inen söz: Umarım çocuklar kendilerine başka babalar aramazlar.
Geçenlerde Ankaradaydı Neşe Karel. Kendisini aradım. Bartından beri ilk kez konuşuyorduk. Babalar günü için, bu öyküy gene yazıma ne ekleyebilirdi? Bunu sordum:
Ben yaşanmışı yazıyorum. şimdi o öykünün kahramanı dördüncü eş peşinde ve üçüncüden de bir çocuk var ortada. Ailelerin parçalanmışlığı kimi yaralamıyor ki? yanıtını verdi ve bir anekdot aktardı ardından:
Bartınlı bir Hanım, Antalyadaki bir kadın toplantısında şu soruyu sordu: İntihar eden kadın öyküsü yazdınız mı hiç? Hayır yazmadım, haber olarak okuyor, dinliyorum. Ama yazacağım bir gün dedim. Olay şuydu onun aktardığı, Bir genç kız, şehre gelin gider. Anası özlemiş kızını. Köyden kalkıp kızının evine gelir. Öpüp kucaklar: Dudaklarından yanaklarından öper annesinin. bir süre söyleşirler ve sonra kız odasına girer ve odadan bir silah sesi yankılanır. Kız intihar etmiştir. Genceciktir ölüm
Yazımı şöyle sonlamak isterim:
Babalar, eşlerini hırpalamasınlar, onların onurlarıyla ve kadınlık gururlarıyla oynamasınlar. Gelinler intihar etmesinler. Çocuklar başka anaların eline kalmasınlar. TV kanallarından yansıyan görüntülerle yürekler kanamasın artık. Hem, eşler bir birini boşasın ama çocuklardan asla boşanmasınlar, derim.
Neşe Karelin öyküsünden şiirsel tümcelerle anlatayım öyküyü:
Baba mapustadır. Anneleriyle çocukları, hep ziyaretine giderler. Cezası bitince istemez olur hepsini de. Anlaşılan sevda çiçeklerini sordurmuşlar, sevgi yüzlü yastıkları yıpratmışlardı. İskambil falları açsa da karısı, eve dönmemişti baba. Anlaşılan mutluydu küçük kadının yanında. Küçük kız da baba arıyordu kendine: Oyun için sırtına zıplayacağı, kapılarını çalacak, ellerine bacaklarına sarılacak birini. İlk aday babasının arkadaşı idi. OLmadı. Sonraki ise ak saçlı gazete satıcısı adamdı. Küçük kıza göre bu da kaçmamalıydı.
Babalar günümüz kutlu
Çocuklar, yuvalarında ana ve babalarıyla mutlu olsunlar
Anneler, kocalarınızla arkadaş gibi olun: Aranıza uzaklık koymayın. Tabulara sarılmayın. Dahası da, eşlerinizle sevgili gibi yaşayın, yani yuvayı siz yapın ama yuvayı yıkan siz olmayın
Ta ki, canınıza tak edene kadar.
Çocukları, kendilerine başka babalar aramak zorunda da bırakmayın.
YAZA YAZA
Yaza yaza yaşamak, tarihe not düşmek, yaşam tanıklığı yapmaktır. Şu soru beni fıtık ediyor: Yazıyor yazıyorsun da ne geçiyor eline?. Aslını sorarsanız çok şey gidiyor kalemimle. Günlerimi dolduruyorum, kamuoyu oluşturuyorum, tepkiler alıyorum ( yorumlar pek az, durumlar nazik) huy edinmişim bir kere
*
Yazmasam okumakta zorlanıyorum. Okuyunca da yazmadan duramıyorum. Çok zor koşullerda yazdığımı, okuduğumu da bilmenizi istiyorum. Peki, nedir ve niyedir bu kadar tutku, ısrar, koyver gitsin ipin ucunu da diyebilirsiniz
Sait Faik gibi söyleyim öylese: Yazmasam çıldıracakgibi oluyorum
*
Siz de ısrar edip nasıl yani? Diye sorarsanız şundan ki : Oduncunun gözü 0mcada olurmuş. İşte aynen öyle
Kaç kere ahdettim yazmamaya ( en azından siyasi yazmaya) ama yapamadım. AVMlere gidiyorum, hemen kitabevlerine dalıyorum. Dergi reklamları, gazetelerin kitap ekleri, seyahat firmalarının yolculuk dergileri, tatil yörelerinin gazete ve dergileri cezp ediyor beni. Huyum kurusun işte
*
1996da bilgisayarla tanışınca ve 2007de Dizüstü PCim de olunca, 2010da merak sardım Facebooka. Harika bir olay. Ah bir de yazmamı engellemese. Ama itiraf edeyim yazmak için çok yararlanıyorum yazılanlardan- yazanlardan. 400e yakın dostu bir araya toplamak harika bir olay
*
Bunaldığımda onlara dönüyorum. Gönlümü eyliyorum. Anılar canlanıyor. Doyuruyorlar beni. Bu teknoloji bir harika: Dünya küçülüyor, bilgi-belge- araştırma-sesli gazete okuyup dinleme, mektuplaşma vs. vs.vs
Mektuplaşmak güzel ama dostları telefonla aramak ve onların sesini duymak en güzeli. Erdal Acar dostum öğretti bunu da (e-mail gönderdiğim zaman telefon açıyor; oğlum ben senin sesini duymak istiyorum) diyor
ETİKETLER : Yazdır
Yorumlar
Yorumlar, editörlerimiz tarafından onaylandıktan sonra yayınlanır. Kanunlara aykırı, konuyla ilgisi olmayan, küfür içeren yorumlar onaylanmamaktadır.
Henüz bir yorum yapılmamış